Jehan Barbur Söyleşisi Eray Aytimur'un Kaleminden Hürriyet Kitap Sanat'ta idi.
29.06.2017

 Gezgin olmanın adabını arıyorum

Jehan Barbur, her zaman ayrı bir yere koyduğu Edip Cansever’in ‘Başlangıç’ şiirindeki gibi, doğanın kendisine verdiği ödülden çıldırıp yitmemek için sözler, müzikler, şiirler, öyküler yazıyor. En yeni şarkıları ‘Evim Neresi’nde toplanınca albümün çıktığı gün kendisiyle söyleştik.
 
ERAY AYTİMUR erayaytimur@yahoo.com
 
Ev sana ne ifade eder?
Evin hayatımın farklı dönemlerinde değişken anlamları oldu. Esas duruşta ev benim saklandığım, insanlardan kaçtığım, yalnızlığıma kavuşup korkularımı okşayabildiğim mahrem bir yer. Kendime karşı en dürüst olduğum yer. Ama bir yapı olmanın ötesinde evden anladığım şey peşine uzun süre düştüğüm aidiyet duygusu. Çocukluğum için de ev annem ve babamın beni güvenle sarmaladıkları yer. 
 
Peki hangi duygular sana evinin nerede olduğunu sorgulattı?
İşte bu, şimdiki ev duygumu sorgulatan soru; değişken anlamların en yenisi. Ait olma duygusunu sorguluyorum uzunca bir süredir. Aidiyetten yoksun kalmışlığın neden böylesi bir açık yara kıvamına gelip beni kanırttığını... Sonra vazgeçmem gerektiğini görüyorum bu ihtiyaçtan, bağlılıktan, inançlardan, bir zümreye müdahil olmaktan, içine hapsedildiğim ruhumun biteviye debelendiği bu bedenden. Sanırım gezgin olmanın adabını arıyorum; ruh gezginse beden de akıl da olmalı. Aidiyetten uzaklaşmalı ki bir yapıyla insan güven duygusunu yoklamamalı. Yeri gelir dostların olur evin ya da sarı bir çocukluk hatırası, büyükbabanın kokusu... Ama bunlar hep yoksunluğu doğurur ve tabii ki beraberinde acı ve özlemi. İstemiyorum bu duyguları hayatımda. Artık iç sancısı ve hasretten kurtulmak istiyorum, o yüzden kendimi ehil bir varlıktan içgüdülerini hatırlayan vahşi bir hayvana dönüştürmek istiyorum. Her yer evim olsun ve hiçbir yer ev olmasın mesela. Bu beden ki etten bir mahpushane, ancak varsa eğer tekamülle taşınıyorsun başka bir haneye... İşte ben bu evi sorguluyorum. Geldiğim yeri ve bu yaşımdaki yersizliğimi, aile olgusunu, evliliği, manasızlığı... Tek başına olmamalı insan ama yalnızlığı bellemeli... Evin orası çünkü, belki de bunu bilmeli.
 
Jehan’ın ‘Yeni Hayat’ı doğrudan belli etmese de umut içeriyor. Orhan Pamuk’un aynı adlı romanının mottosu gibi, bir parça dinleyeceğiz ve hayatımız değişecek etkisini yaratabilir mi? 
Hayatımda beni örseleyen her şeyden kurtulma isteği ve çabasıyla yazdım. Bir cesaret arayışıydı benim için. Her yaşta değişebilir düzen. Düzen sevmez oldum. Canım yandı bir şeylerden, elim ayağım titrer oldu, kanıksanmış doğruların içinde kapitalist bir düzene uyar buldum kendimi; susmuşum, içime bağırmışım; hastalandı ruhum ve aklım. Her şeyi olağan kabullenmişim. Ev dediğim bedenim bağırmaya başladı bana... Her şeyi bıraktım. Evliliğimi, inançlarımı, takıntılarımı, aşkı, bağlılığı ve İstanbul’u... Yoksa kendimi yitirecektim. Ama önce duasını yazdım, yani ‘Yeni Hayat’ı.
 
‘Hayde’ duyduğum en farklı Jehan Barbur parçası. ‘Hopparinna’lı dize mi Toygun Sözen’i çağırdı? 
Evet o dize, klarneti ve tabii ki Toygun Sözen’i çağırdı. Aslında bakma, benden çok farklı bir şarkı değil. Ben o namelere hep vurgundum. Umutlu bir olmaz aşk hikâyesi işte. İstanbul’a da bir şarkı yazmak istemişim demek ki. Zaten sonra İstanbul’u da sevmez oldum. Önce içimi döküyor, sonra ancak vazgeçebiliyorum sanırım. Modern bir türkü olsun istedim. Ne demekse? Olduğu kadar işte. En azından benim neşemi yerine getiriyor dinledikçe... Eski aşkım İstanbul’a ithafım say.
 
‘Yeri Gelmedi’de enfes bir elektrik piyano sound’u var. Jimmy Smith’inkini andıran ayartıcı bir ritimde gidiyor. 
Berkant Çelen’in düzenlediği bir parçadır bu ve elektrik gitar partisyonuyla piyanoyu bir dizgiye oturttu ve bunun için bir süre piyanistimiz Evrim Tüzün’le provalar yapıldı. Bu şarkıda bir çelişiklik istiyordum ben. Çözülme olmasın, iç gıdıklasın, ukalalığı olsun, dirsek dirseğe çalınsın ki ben üzerinde hafifçe salınabileyim. Böyle böyle anlatınca durumu, provalarda şarkının haletiruhiyesi ortaya çıktı ve üç çalımda stüdyo kaydı tamamlandı. Yeri geldi, oldu diyelim.
 
‘Uç’ da gerçekten albümün uç parçası, şahane balad. Çağrı’nın (Sertel) tok ve lirik bir tuşesi, ikinizin gerçekten değişik bir kimyası var. 
Hastasıyım Çağrı Sertel’in. Duygusu, sanatçılığı, hissedişi, seni anlayabilmesi. Bir şarkıcı için onunla şarkı söylemek ne güzel bir tecrübedir Ya Rabbim! Berabersin, seni dinliyor, sen onu hissediyorsun; öyle acayip eklemleniyor ki sana hep o melodilerin içinde yeni şeyler söyleyesin geliyor. O bana hep başka bir dünyanın kapısını açtı. Dostluğu ayrı, sanatkârlığı ayrı... Ne müthiş bir müzisyen. Ah ki bu memleket sarmalayamadı cevherlerini...
 
‘Selvi Boylum Al Yazmalım’a söz yazmak nereden çıktı? 
Cahit Berkay’ın daha evvelden kendi isteğiyle ‘Kırık Bir Aşk Hikâyesi’ filmi için bestelediği temaya söz yazmıştım. Sonrasında güzel bir buluşma sonucu Türkan Şoray benden ‘Selvi Boylum’a da bir şeyler yazmamı istedi. Heyecan içinde bir gecede yazdım ve yolladım kendisine. Çok beğendi, telefonla beni arayıp, ne kadar mutlu olduğunu ve şarkıyı ne çok beğendiğini ifade etti. Havalara uçtum. Bir süre sonra ben bu şarkıyı kullanmak istediğimde Cahit Ağabey sözleri çok beğendiğini ama sözlerin şarkıyı yabancılaştıracağından çekindiği için kullanmamı istemediğini belirtti. Elbette çok haklı bir yargıydı bu. Birkaç sene sonra Cahit Abi’nin 50. yılı vesilesiyle, Mesut Yar’ın programına katıldığımızda bu şarkıyı çalıp söyledik. O ay içerisinde yine 50. yıl konseri vesilesiyle sahnede çaldık ve dinleyiciden müthiş bir tepki aldık. Konser bittiğinde Cahit Ağabey kulise gelip bana sarıldı ve “Şarkı senindir, al kullan” dedi. Heyecandan ağlamaya başladık. Onun eserine ihanet etmemek adına duygusuna sadık kalmaya gayret ettim. Umarım mahcup olmam.
 
BİRİCİK HAYATLARIMIZ NE ZOR GEÇİYOR
Büyümemiş küçük kadının, sözü “Sonunda senin gibi insanmışım” diye bağladığı ‘miş’ çok sevilen bir parça. İnsan-mış gibi bile yapamadığımız bir devirde düşünce ve duygusunun ekmeğini yiyen biri olarak ne hissediyorsun?
Bu ekmek karneyle alınıyor artık, en azından benim için. Duygumla ekmek yemek durumunu ne çok sorguluyorum bir bilsen. Tükenmiş de olabiliyorum, o yüzdendir o karne benzetmem. Ne hissediyorum? Öyle fazla hissediyorum ki nasıl durduracağımı bilemiyor, tuhaf algı kaymaları yaşıyorum. Bir nevi delilik diyelim. Fazla geliyor vahşet, haksızlık, istismar, sevgisizlik. Aptal bir umut benimkisi. Biricik hayatlarımız ne zor geçiyor. Ulan diyorum kendime, hem de her gün. Kendine gel! Bekliyorum yozlaşmayı... Yozlaşırsam belki bu umursamaz dünyada az daha yaşarım, yoksa işim zor. Herkes kadar, herkes gibi...
 
Hürriyet // KitapSanat 22 Haziran 2017

SON EKLENEN 5 HABER

Jehan Barbur