''Rashit: Umutsuz değil, gerçekçiyiz!'' Röportajı Esin Görür'ün kaleminden Taraf Gazetesinde
01.10.2013

 Rashit: Umutsuz değil, gerçekçiyiz! 

 
ESİN GÖRÜR 
 
Yeni albümleriyle birlikte daha sakin halleriyle tanıştığımız Rashit ile biraraya geldik ve sahne çalışmalarına, punk’tan yabancılaşmaya ve dördüncü albümleri “İnsan Neslinin Sonu”na kadar konuştuk 
 
Yeni albümleriyle daha sakin halleriyle tanıştığımız Rashit ile biraraya geldik. 20’nci yıllarını, dördüncü albümleri İnsan Neslinin Sonu ile kutlayan grupla albümlerinden sahne çalışmalarına, punk’tan yabancılaşmaya kadar birçok şey konuştuk...
 
Yeni albüm “İnsan Neslinin Sonu”nu konuşarak başlayalım. Beklediğimize değen bir albüm olmuş. Nasıl bir demlenme sürecinden geçildi?
 
Tolga Özbey: “İnsan Neslinin Sonu” dördüncü stüdyo albümümüz ve bu albümü hazırlarken çok uzun bir süreç geçirdik. Şarkıların sözlerini 2005 yılından bu yana yazdığım şiirler arasından seçtik. Albüm konseptini belirledik. Albüm genel olarak modern dünyanın insanı insan yapan özellikleri ortadan kaldırmasını ama buna rağmen aşkın var olmasının bir umut olduğunu anlatıyor. İlk çıkan şarkılardan biri zaten “insan neslinin sonu” oldu. Albüme ismini o verdi, şarkı albümde “hiddentrack” olarak var, sadece dikkatli dinleyiciler için.
 
Oğuz Taktak: Şarkıların hazırlanması ve kayıtlar epey uzun sürdü. Aslında albüm için 20’ye yakın şarkı hazırladık ama konsepte uygun olmadığını düşündüklerimizi elemeyi uygun gördük. Albümün eklektik bir sound’u olmasını arzuluyorduk. Sadece tek bir sound olmamalıydı ama dinleyici şarkılar arasında bir kopukluk da hissetmemeliydi. Müzik yazarlarının ve insanların kritiklerinden bunu başardığımızı görüyoruz. Her albümde işler biraz daha zorlaşıyor. Çünkü bir öncekinin üstünde bir müzikaliteye ulaşmaya çabalıyoruz.
 
Orkun Tunç: 2010’da Dinozor EP’sini yayımladığımız dönemlerde yeni albüm için ufak ufak çalışmaya başlamıştık. Daha çok biriktirme dönemleri oluyor bizim için. Bol bol müzik dinlediğimiz ve fikir alışverişi yaptığımız. Farklı sound’lara, anlayışlara ve müzikaliteye yer verdiğimiz bir albüm olduğunu düşünüyorum.
 
Nazan Öncel ile yaptığınız şarkı gündemde. Sizi birarada görmek çok keyifli bir sürpriz. Nasıl biraraya geldiniz?
 
Tolga Özbey: Kancalar şarkı sözünü yıllar önce yazmışım, hatırlamıyordum bile. John Barry’nin Persuaders melodisini şarkılaştırmak fikri çıktığında, eski bir defteri karıştırırken buldum. Stüdyoda Oğuz ile ilk denediğimizde iyi bir şarkı olacağını anlamıştık. Sözler ve melodi çok iyi bütünleşmişti. İlk kaydı yaptığımız zaman ise bu şarkının iki kutuplu bir şarkı olduğuna ve bir kadın vokale ihtiyaç duyduğuna karar verdik. Aykırı bir aşk şarkısı olduğu için ilk aklımıza gelen isim de Nazan Öncel oldu.
 
Oğuz Taktak: Nazan Öncel’in sesi olmadan bu şarkı eksik kalmış olacaktı. Neyse ki kendisi de büyük bir nezaket göstererek şarkıyı dinledi, beğendi ve kayıt sürecine dâhil oldu. Şarkının ruhuna uyan insan oydu ve şarkı onun muhteşem sesi ile tamamlanmış oldu.
 
Orkun Tunç: Nazan Hanım’a şarkıyı gönderdiğimizde, “Uzun zamandır böyle güzel bir melodi duymamıştım” dedi telefonda. Bizim çok ama çok gurur verici bir olay onun albümümüzde yer alması.
 
Klip de gördüğümüz en özel Rashit kliplerinden biri olmuş. Animasyon yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
 
Oğuz Taktak: Bir arkadaşım bana hediye olarak kuklamı yaptırmak istemiş. Çek Cumhuriyeti’nde kukla ve stop motion hazırlayan Özlem Akın’ı bulmuş.
 
Biz de Özlem’i böylece tanımış olduk. Tam o sırada Kancalar şarkısına nasıl bir video yapmalıyız diye tartıştığımız bir dönemdi. Özlem’in stop motion işlerine bayıldık ve irtibata geçtik. Kancalar videosundaki işi aslında sekiz dakikalık bir hikâye ve onu da yakında yenilenen web sitemizde sergilemeyi düşünüyoruz.
 
Tolga Özbey: Şarkının ifade ettiği acıyı yaşatan bir video olmasını istemiştik. Video kalabalık bir ekip işi oldu. Nazan Öncel’in görüntüleri Akşit Togay tarafından çekildi. Bizim görüntülerimizi çekmek ve Özlem Akın’ın stop motion’ını ile montajlamak ise Öykü Onur Tanyel yönetiminde Profabrika ekibinin marifeti ve bu uzun ve yorucu süreci de neyse ki menajerimiz Ebru Haberal koordine etti.
 
Alıştığımız Rashit’in dışında bir albüm. Bu sefer çok sakin ve dingin olsanız da sözler punk tavrınızı yansıtmaya devam ediyor. Bu sakinliği neye bağlamalı?
 
Tolga Özbey: Zaman insanı değiştiriyor, müzik ve sözler de zaman içinde dönüşüyor. Eskiden sloganvari sözlerle, punk rock klişesi ile müzik yapardık ve üç akor bizi tatmin ederdi. Artık daha gelişkin şiirler yazmaya gayret ediyorum, bu bir evrim ve her şey gibi müzik yapımı da ilerleyerek devam ediyor. İçimizde şüphesiz hâlâ aykırı ve muhalif bir ruh var ama ifade etme biçimimiz daha gelişkin. Sanırım yetişkinler buna sanırım olgunluk diyorlar.
 
Oğuz Taktak: 20 yıl boyunca müzik yapmış bir ekibin müzikalitesi de süreç içerisinde gelişiyor, aksi düşünülemezdi. Punk’ın ve “do it yourself”in bize kattığı şeylerin farkındayız ama müziğimizi daha öteye taşımak adına sürekli kendimizle yarışıyoruz. Bu hissedilen müzik yaparken kendimize duyduğumuz güvenin sakinliği.
 
Orkun Tunç: Aslında kişisel olarak bizim kendimizi yeniden keşfettiğimiz bir albüm olarak görüyorum. Enstrüman kullanışlarımızı, Tolga’nın sözlerini, Oğuz’un melodileri yorumlayışı ve ritmik açıdan. Her Rashit albümünde bir yenilik olmalı diye düşünüyoruz. Aynı şeyi tekrar etmenin pek faydası olmuyor ama özümüzdeki birçok özellik hala albümde barınıyor.
 
Sahne çalışmaları nasıl devam diyor? Yeni düzenlemeler sahneleri nasıl etkiledi?
 
Oğuz Taktak: Konserler hızlandı diyebiliriz. Geçenlerde İzmir Arena’da İzmir barosuna çaldık bu oldukça keyifli bir konser oldu. Önümüzde yaklaşmakta olan konserler ise 4 Ekim Cuma Kadıköy Karga. Bu konser Karga’nın açılış partisi olacak. Gezi Parkı için iptal ettiğimiz Karga konserinin telafisi niteliğinde.
 
Tolga Özbey: Ayrıca 30 Ekim Çarşamba Beyoğlu Babylon’daWire konserinde açılış grubuyuz. O konser de bizim için çok özel Wire, tüm Rashit üyelerinin ortak sevdiği ender gruplardan. Aslında bizim aramızdaki bağı da tanımlıyor. Wire, punk rock ile başlayıp, post punk, elektronik tarzlarından geçen bir müzikal serüvene sahip. Kısacası herhangi bir klişeye bağlı kalmadan müzik yapma fikrini yaşatan ender gruplardan biri. Punk’ın sanırım bize kattığı en öneli şey de bu oldu, sürekli kendini yenilemek.
 
Albümde Göksel’in de ismini görüyoruz. Şarkılar mı isimleri seçiyor, yoksa isimlere göre mi şarkılar çıkıyor?
 
Oğuz Taktak: Sanatçı dostlarımızla sohbetlerimizde illa ki “bir gün birlikte bir şey yapalım” konusu açılıyor. Bazılarını gerçekleştirebiliyoruz. Göksel’in durumu da böyle oldu. Grupça sevdiğimiz bir insan, İki Gölge şarkısını yapmayı çok istiyorduk, Göksel’in sesine ve tavrına uyacak bir parça idi.
 
Tolga Özbey: Bizim gibi uzun yıllar birlikte müzik yapan bir ekip için dışarıdan birinin katkısı olması, kabuğumuzu kırmamıza neden oluyor. Dışarıdan biri geliyor ve bize katılıyor, farklı ve lezzetli müzikler çıkıyor. Bunu Teoman ile yaptığımız Yakın Ölüm Deneyimi ya da Nilüfer ile yorumladığımız Uzak Dur Ateşimden şarkılarında da duyabilirsiniz.
 
Orkun Tunç: İki Gölge Naim Dilmener bize gönderdiği çok enteresan bir Şehrazat şarkısı SandyPossey’e ait olan AllHung Up On Your Gren Eyes yorumu. İlk dinlediğimizde çok beğenmiştik ve aklımıza Göksel’in o büyülü sesi ile kaydetmek geldi. Türkiye’de en sevdiğimiz sanatçılardan kendisi.
 
“ROCK’NROLL FATURALARI ÖDEMİYOR!”
 
Müzisyenlik dışında hayatınıza diğer mesleklerinize de devam ediyorsunuz. Bir gece önce sahnedeyken, bir gün sonra iş yerinde olmak nasıl bir duygu hali?
 
Oğuz Taktak: Ben mutfakta şef olarak çalışıyorum. Mutfağın stüdyodan farklı olmadığını düşünüyorum. Disiplin ve senkronizasyon gerektiriyor. İtalyan mutfağı punk rock’a çok benzer.
 
Tolga Özbey: Rock’nRoll her zaman ödenmesi gereken faturaları karşılamıyor.
 
Sizin de eleştirdiğiniz gibi insanlar yabancılaşıyor ve hailiyle müzikler de. Nasıl bir mücadele sizin ki?
 
Oğuz Taktak: Müzik yapmak benim kendime yabancılaşmamı önlüyor. Yoksa kapitalizmin dayattığı bu mekanik yaşam içinde boğulurdum.
 
Tolga Özbey: Hayatta kalma mücadelesi hep şarkılarımıza yansıdı. Böyle bir dünya da kişiliğinizi yitirmeden hayatta kalmayı becerebiliyorsanız bu başarıdır.
 
İlk kayıtlarınızı kendiniz yayınlıyordunuz. Bir şirkete bağlı olmanız neleri değiştirdi?
 
Tolga Özbey: Aslında ruh olarak bir şey değişmedi. Kendi demolarımızı çoğaltıp fotokopi kapaklar ile dükkânlara dağıtırken de aynı ruh vardı. 20 senedir var olmayı başarmış bir grubuz. Bizim yapmak istediğimiz müziğe karışmayan, albüm kapağına ve sözlerimize karışmayan bir plak şirketi, işlerimizi rahatlatır. “Do it yourself” olarak ulaşabileceğimiz insan sayısı bellidir, Maliyeti ve uğraşı zaman içinde bir külfete dönüşüyor. Enerjimizi sadece müzik yapmaya vermek için bu çok gerekli. Ada Müzik ve Bülent Forta yapmak istediklerimizi gerçekleştirme konusunda hep bize destek oldu. Grupların albümlerinin kayıt maliyetlerini cepten karşıladığı bir dönemde albüm bütçesi plak şirketi tarafından karşılanan ender gruplardanız.
 
Herkesin politize olduğu bir dönemden geçiyoruz ama siz zaten öyleydiniz. Bu daha iyi anlaşılacağınızı düşünmenize neden oluyor mu?
 
Tolga Özbey: Dönemin ruhu sayesinde insanlar eski şarkılarımızı internette keşfediyorlar ve paylaşıyorlar, bu çok sevindirici. Yeni şarkılarımızın yeterince politik olmaması da gelen eleştirilerden. Oysa yüzlerce politik şarkımız var, sözleri 20 sene önce yazılmış ve konular maalesef hala geçerli olan şarkılar bunlar. Konserlere gelenler biliyor zaten çalıyoruz onları. “Sansür” gibi bir şarkımız varken neden bu konu ile yeni bir şarkı daha yazayım ki? Karşı çıkılacak olaylar çok uzun zamandır yaşanıyor bu yeni bir şey değil. Tarih boyunca hiç bir iktidar iyi değildi.
 
Oğuz Taktak: Gezi için şarkılar yazılıyor, biz onun yerine Gezi’deydik, televizyondan seyretmedik. Durum şu insanların dönemin ruhundan etkilenmesi güzel ama insanların dönemin ruhundan nemalanmaya çabalaması üzücü.
 
Kim gerçekten politik bir kimliğe sahip kim popülizm yapıyor bunu zaman gösterecek.
 
Albüm isimlerinden şarkı sözlerine kadar bir ümitsizlik söz konusu. Sanki post-apokaliptik bir izlenim vermeye çalışmışsınız gibi. Hayat ya da insanlık üzerine neden umutsuzsunuz?
 
Tolga Özbey: Adorno “bir eleştiri getirene önce kötümser yaftası vurulur ve böylece saptaması değersizleştirir” demişti. Umutsuzluk değil bizimkisi kötümserlik hiç değil, bu gerçekçilik olsa gerek, belki de ileri görüşlü olmak. Dünya hiç de iyi bir yöne gitmiyor.
 
Oğuz Taktak: Umutsuz değiliz ama yerinde tespitler yapmaya çalışıyoruz.
 
Orkun Tunç: İnsan Neslinin Sonu ismini birçok gazeteci “Çok nihilist” buldu.
 
Haziran ayından beri yaşanan olaylar yanında bizim albümümüz Disney çizgi filmleri gibi kalıyor.
 
Müziğinizi kategorize etmek kendinizi sınırlandırmanıza yol açmıyor mu? Müzik, bilimsel tanımlamalar dışında icra edenler tarafından neden kategorize edilmeye ihtiyaç duyuyor olabilir?
 
Oğuz Taktak: Müzik özellikle hep basın tarafından kategorize edilmeye çalışıldı.
 
İngiliz ve Amerikan müzik basını bunu hep yapmaya devam ediyor. Bence müzik tarzları arasında sound ve imaj dışında çok da bir fark yok.
 
Tolga Özbey: Herhangi bir tanıma ihtiyaç duymuyoruz. Benim bildiğim “punk” kendi de dâhil olmak üzere tüm klişelere karşıdır. Bizim yaptığımız sadece Rock’nRoll temelli bir müzik. İsteyen istediği adı takabilir.
 
Orkun Tunç: Punk çıkışlı bir grup olarak, punk etkilenimli müzik yapan bir grubuz. Ama müziğimizde balkan, country, funk, post-punk, newwave ve pop öğeleri de barındırıyoruz. Hatta bazı şarkılarımızda noise, grunge ve garagesoundlara da girdiğimiz oluyor. Punk bizim için hayatı algılayış biçimi, tek bir müzik soundu değil.
 
 

SON EKLENEN 5 HABER

RaShit