BİYOGRAFİ

Ali Rıza Binboğa

YARINLAR BİZİM
Bütün memleket Ali Rıza Binboğa' yı aynı anda tanıdı... Yıl 1974... yılın son günleri. Türkiye'de ilk defa Eurovision'na katılacaktı. TRT'nin öncülüğünde Türkiye elemeleri yapılmakta. 1975 yılında İsveç'de yapılacak yarışmada bizi temsil edecek şarkı ve şarkıcı bu elemeler ile belirlenecek. Türk Popu'nda neredeyse herkes bu yarışma ile ilgili... Plak şirketleri sanatçılarını katılmaya teşvik etmekte, gencecik sesler ünlülerin arasından sıyrılıp kendilerine yol açmak istemektedir... Esin Afşar, Füsün önal, Yeliz, Yeşim, Atilla Atasoy, Cici Kızlar, Semiha Yankı ve Uğur Akdora katılanların bir bölümü.... bir de Ali Rıza Binboğa... Bu yarışma ile karşımıza çıkana kadar, hepimiz için hiç bilinmeyen bir isimdi Ali Rıza Binboğa... Ama elemelerin televizyonda yayınlandığı o gecenin ertesi, herkesin de belleklerine kazınmıştı. Sol elini havaya kaldırıp ''Yarınlar Bizim...'' diye şarkısına başladığı an, son derece kendine özgü bir sanatçı ile karşı karşıya olduğumuzu anlamıştık. 

N'OLDU GÖNÜL
1950 Kayseri doğumlu Ali Rıza Binboğa, müzik ile ilk karşılaşması 1964 yılında gerçekleşir. O yıl Ankara'da düzenlecek olan ''Müzik Semineri'ne katılmak üzere öğretmenlik eğitimi veren kurumların bünyesinden seçilen 16 öğrenciden biri olur. Seçilmiş 16 öğrenci için bir tür konservatuar yerine geçer bu müzik semineri. Piyano, keman ve flüt çalmayı öğrenirler... Piyano hocası Nurhan Büyükgönenç'in emeği çok geçer o günlerde Ali Rıza Binboğaya. 1968 yılında, İTÜ'ye girer sanatçı, İTÜ'nün elektrik bölümüne. Ama bu ağır eğitim bile Ali Rıza Binboğa'nın müzikle arasındaki bağı koparamaz. Üniversitedeki eğitim sürerken, sanatçı devlet Opera ve Balesi'ne de yazılır. Hocası Saadet İkesus Altan Ali Rıza Binboğanın iyi bir bariton olacağına iananmaktadır. Bu kadarı bile yetmez sanatçıya, birde Dostlar Tiyatrosu'na yazılır, tiyatro eğitimi almak için.... Dostların Gençlik Tiyatrosu olarak anılan bu programında, sanatçı, aralarında Gülümser Gülhan ve Yavuzer Çetinkaya'nın da bulunduğu bir dolu genç ile birlikte tiyatro öğrenmeye çalışır, Genco Erkal'ın başını çektiği anakadro'ya girme hayelleri kurar. Müzik Tiyatro ve Üniversite birlikte gidiyor ve sanatçı hepsinin altından kalmaya çalışıyorken, solfej hocası Canan Akın'ın bir teklifi ile yeni bir yol ayrımına gelir. Canan Akın; 1970 yılında TRT tarafından yapılmış bir yarışmada ''Türkü Düzenlemesi'' dalında birincilik ödülünü almış ''Mehriban''ı plak olarak yayımlamayı düşünmekte ve bunuda Ali Rıza Binboğa ile birlikte yapmak istemektedir.... Sanatçı teklifi kabul eder.  Bir tarafında ''Mihriban'' diğer tarfında yine Canan Akın'ın bestesi ''N'oldun Gönül'' ün yer aldığı plak 1971 yılında  Alfon tarafından yayımlanır. Türk Pop piyasası için hiç bilinmedik bir isim olmasına rağmen Ali Rıza Binboğa'nın bu plağı yeterli ilgiyi görür, hem dinleyicilerinden hem plak firmalarından. Dönemin önemli firmalarından Türkfon sanatçı ıle ilgilenir ve bir sonraki plağını yapmak ister. Görüşmeler, gitmeler gelmeler başlar ama Türkfon'un yöneticileri: sanatçının almış olduğu opere eğitiminin çok etkisinde kaldığını düşünmekte ve şarkı söylerken yorumunu bir parça daha yumuşatmasını istemektedirler. Sanatçı stüdyoya girer ''Kem Gözlerden'' ve ''Yaralı Deli Gönül'' adlı şarkıları kaydeder 1972 yılında... Ama Türkfon'un sahipleri sonuçtan memnun kalmamışlardır ki plak piyasaya verilmez, opera tekniği ile söylenmiş bu plağı bir kenarda tutar ve muhtemelen günün birinde bir fırsatın çıkmasını beklerler. Bu fırsat şirketin karşısına tam üç yıl sonra çıkar.... ''Yarın''ın ortalığı kırıp geçirdiği 1975 yılında, Türkfon'da treni kaçırmak istemez ve ''Yarın'' peynir ekmek gibi satarken ''Kem Gözlerden'' piyasaya verilir. Bunun olabilmesi için, sanatçının ''Yarın''ı bestelemesi, TRT'nin Eurovision 'a gitmeye karar vermesi ve Ali Rıza Binboğa'nın da bu yarışmaya katılmaya niyetlenmesi gerekmektedir.

ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ TÜM İNSANLARIN ÖZLEMİ OLACAK
Eurovision elemeleri 1974 yılında yapılır ve 1975 yılınada taşar ama, ''Yarın'' şarkısı çok daha önce bestelenmiştir, ta 1970 yılında, memleketi çok karanlık bir döneme sürükleyen 12 Mart'tan hemen sonraki günlerde. O günlerde Teknik Üniversite'de öğrenci olan Ali Rıza Binboğa'nın yaşadığı bir olay, böyle bir şarkının yazılmasının kapısını aralar.... Günlerden birgün, diğer günlerde ki gibi elini kolunu salalya sallaya okula gitmekte olan Ali Rıza Binboğanın önü çok iyi tanıdığı bir arkadaşı tarafından kesilir ve kimlik göstermesi istenir. ''Şaka mı yapıyorsun, beni zaten çok iyi tanıyorsun '' der arkadaşına sanatçı ama bir işe yaramaz ve karşı taraf kimlik gösterilmesi konusunda direnir ve bu tartışma sırasında, Ali Rıza Binboğa, çok iyi tanıdığını düşündüğü arkadaşının ''Polis'' olduğunu öğrenir... ''Hepimizin tek ihtiyacının 'Özgürlük ve Barış' olduğunu, o gün için olmasa bile 'Yarın' için bunu umabileceğimizi çok daha iyi kavradım o gün'' diyor Ali Rıza Binboğa. Herkes gibi, üniversite gençliği de 12 Mart'tan çok çekmektedir ama bu olay yaşanana kadar sanatçının aklına böyle bir şarkı yazmak gelmemiştir doğrusu. Bu olayı takip eden birkaç gün içinde, Ali Rıza Binboğa, içinde bir piyanosu bulunan İTÜ Makine Fakültesi'ne gider ve ''Yarın''ı yazmaya başlar.... Bu şarkıyı yazma sürecinde sanatçının görüşüyor olduğu Ruhi Su; ''Özgürlük ve Barış tüm insanların özlemi olacak yarınlarda'' dizesindeki 'özlemi' sözcüğüne itiraz eder ve bunun 'öz malı'' olası gerektiğini söyler ama  Binboğa şarkısını değiştirmeyi kabul etmez.... Belli ki o günlerde, 'özgürlük ve barış'ın insanın 'öz malı' olacağını hayal etmek bile güçtür. Uğur Mumcu'nun 'Sakıncalı Piyade' de anlattığı inanılması zor olaylar her gün yaşanmakta:  bazen bir kitap, bazen bir tek dize hatta bazen bir tek söz bile insanların hayatını cehenneme çevirmeye yetmektedir. 'Özgürlük ve Barış' herkesin en çok istediği şeydir ve bu 'özlem' herkesi kavurmaya başlamıştır. Ali Rıza Binboğa şarkıyı yazar bitirir ama, bu şarkının o günlerde gün yüzüne çıkartılası bahis konusu bile değildir. Şarkı biter ve günün gelmesini bekler. 

DAHA DA MUTLUYUZ
1974 yılında yapılan seçimler herkese bir parça nefes aldırır ve giderek her kesin 'umut'u olmayı başarmış. Ecevit bu seçimlerde başarı ile çıkar... CHP-MHP ortaklığının sonucunda TRT'nin başına İsmail Cem gelir... Memlekette sahiden de özgürlük havaları esmeye başlamıştır. Eh; çok kısa sürecektir, 'milliyetçi cephe' lerin kurulması yakındır, bu günlerin devamında da 12 Mart'a rahmet okutacak olan 12 Eylül günlerinin kucağına düşeceğizdir ama, bunu henüz kimse bilmemekte ve herkes Ecevit'li günlerin tadını çıkarmaya çalışmaktadır. O günlerde Ecevit, ''Kıbrısın bir barış harekatına ihtiyacı var'' diye düşünmekteyken, İsmail Cem, ihtiyacımızın 'Eurovision' olduğuna karar verir ve bu fikrini hemen uygulamaya sokar. TRT; 'Barış Harekatı' nın görüntülerini yayımlama, ''Girne'den Anadolu'ya yol bağlama '' hevesinde olan kızlarımızın şarkılarını dinletme telaşı içindeyken, birde bu konu ile boğuşmak zorunda kalır; anonslar başlar, şartnameler; 12 Mart günlerinde yüzlerine yerleştirdikleri o nemrut ifadeyi hala silip atamamış sunucular tarafından okunur durur ve arabeskin soğuk nefesini ensesinde hissetmeye başlamış olan Türk Popu'ndan ölümüne bir koşuşturmaca başlar. Basının da desteği ile, bu yarışmaya rekor sayıda katılım olur. Beş yüze yakın şarkı katılmıştır bu ilk elemelere. Ali Rıza Binboğa da, yıllar önce yazdığı ''Yarın'' ile katılmaya karar vermiştir, ama hiçbirşey düzgün gitmez bu karar sonrasında. Bir kere geç karar verilmiştir. Herkes aynı telaş olduğu için, bütün stüdyolar doludur, müzisyenler meşguldür... Kimsenin başını kaşıyacak vakti yokur, herkes bir bant hazırlama ve bunu Ankara'ya yetiştirme peşindedir. Arif Erkin, ''Yarın''ın düzenlemesini bir gecede bitirir ve şarkı ertesi gün stüdyonun birinde, beş dakikalık bir boşlukta kayda girilerek bitirilir ama ne yazık ki son gündür artık, yarışmaya katılım o akşam sona ermektedir. ''Eh, ne yapalım'' diye düşünülmekteyken, bir kurtarıcı gibi Şerif Yüzbaşıoğlu girer stüdyonun kapısından  ve Ankara'ya gitmekte olduğunu, teslim edeceği epey bandın olduğunu, bu nedenle onunkini de verebileceğini söyler sanatçıya...

YARINLARDA
Şerif Yüzbaşıoğlu'nun yardımı ile ''Yarın'' elemelere katılan beş yüze yakın şarkıdan biri olur, bununla da kalmaz, jüri tarafından seçilen ilk 16 şarkının da içinde yer alır. O sıralarda PTT'de elektrik mühendisi olarak çalışmakta olan Ali Rıza Binboğa, mesai arkadaşlarının ''ya, radyolar senin adını söyleyip duruyor, bir yarışmaya katılıp kazanmış mısın ne'' demeleri ile öğrenir finale kalmış olduğunu. TRT, bu 16 şarkıyı, hergün dört şarkı olmak üzere, tam dört günde sunar bizlere. Sonra bu rakam sekize iner ve aralarında Alin Rıza Binboğa'nında bulunduğu sekiz kişi 30 Aralık 1974 tarihinde yapılan finalde birincilik için yarışır. Ama finalin yapılacağı akşama daha çok vardır, bu saatleri sanatçı hazırlanarak geçirir... Önce Dostlar Tiyatrosu'nda ders aldığı hocası Mehmet Akan'a danışır; ''Şarkıyı söylerken tam 'Yarınlar Bizim' dediğim yerde, elimi yavaş yavaş yukarı kaldırıyordum. Mehmet hoca, dümdüz kaldır ve birden indir dedi bana'' diyor sanatçı ogünleri anlatırken. Yapması gereken birşey daha vardır sanatçının; Demirtepe'de New York berberi'ne gider ve çok uzun olan saçlarının ön kısımlarını peçem şeklinde dümdüz kestirir. Arkası çok uzun önü bir çizgi halinde kısacık kesilmiş saçlara berber bile bir tuhaf bakar ama, Binboğa, ''Tamam ,istediğim kadar çirkin oldum artık'' der... Hepsi de çok bakımlı ve çok güzel ; Yeliz, Yeşim, Uğur Akdora, Semiha Yankı ve diğerlerinin arasından sıyırlmak için yapılmış bir harekettir bu. İşe yarar da ... Sanatçı, barışın simgesi saydığı beyazlara bürünerek çıkar sahneye, Mehmet Akan'ın tavsiye ettiği gibi elini havaya kaldırıp birden indirerek söyler şarkısını ve eretesi gün kıyamet kopar.... Hiç kimsenin tanımadığı biri, ertesi gün artık sokağa çıkamayacak kadar ünlenmiştir... Ali Rıza Binboğa, bir gün içinde herkesin sevgilisi haline gelmiştir ama yarışma jürisi öyle düşünmez ve sanatçıyı 'halkın birincisi' olmasına rağmen görmezden gelir ve Semiha Yankı ile Cici Kızlar'ı birlikte birinci ilan eder. İşe yazıtura karışır ve biliyorsunuz; sonuçta, Semiha Yankı gider İsveç'e ''Seninle Bir Dakika'' ile ... Bu şarkıda çok sevilir ama, asıl Plakçılar Çarşısı'nın altını üstüne getiren Ali Rıza Binboğa olmuştur. Şerif Yüzbaşıoğlu ve Timur Selçuk'un isteği üzerine, bu şarkının plağı Diskotür'den çıkar, diğer birçok Eurovision şarkısında olduğu gibi. Arka yüzüne ''Sende Katıl Bize'' konulmuş olarak verilir plak piyasaya ve kıyamet kopar. Plağın çok satacağı zaten tahmin edilmektedir ama satış miktarı tahminleri bile aşar. Üstelik yalnızca bu plak değil; 1972 yılında kaydedilen ve Türkfon'un piyasaya çıkarmaya çekindiği ''Yaralı Deli Gönül / Kem Gözlerden'' de artık satışa sunulmuştur. Ve buda çok satar. Yeşilçam; çok gecikmeden teklifini yapar sanatçıya ve ''Yarınlar Bizim'' adlı film yapılır. Bu başarı; Binboğa'nın önüne konan kontratlarında mikarını  arttırır Ama bu tekliflerin hiçbiri, sanatçının verdiği bir sözü tutmaktan vazgeçirmez. Binboğa Yüzbaşıoğlu'na, Diskotür'e üç plak yapacağına dair söz vermiştir. Ancak bu üç plak yapıldıktan sonra başka teklifleri inceleyebilecektir. Ün ve başarı ile birlikte, ''soruşturma'' lar da başlar. ''Yarın'' ın çığ gibi heryanı sarmasından çok ürkmüş çevrelerin sözcülüğünü, Adalet Partisinin Burdur Milletvekili Ahmet Buldanlı yapmaya niyetlenir ve Millet Meclisi'ne başvurarak, Ali Rıza Binboğa ile ilgili olarak bir soruşturma açılmasını ister. Buna sebep olarak da, sanatçının o sırada TRT'nin en popüler programlarından biri olan ''Telespor'' da ''Yarın''ı söylemiş olmasını gösterir. Artık ''Milliyetçi Cephe'' ler de oluşmuş bulunduğundan, bu cepheleri inşa etmekte bayağı bir çalışmış adamlar kuş uçutmamaya niyetlidir haliyle. ''Yarın'' ın eskisi gibi elini kolunu sallayarak TRT ekranlarına çıkamayacağını göstermek isterler. Herkese ve özellikle TRT'nin yapımcılarına. Çünkü Telespor programının yapımcıları da soruşturma kapsamı içine alınmıştır. Bu soruşturma, herkesin üzerini korku dalgararı ile örtmeye yeterli olur ve artık hiçbir yapımcı sanatçıyı programına çağırmaz olur. Ali Rıza Binboğa uzun bir zanman TRT'nin yasaklılar listesinde yer alır. Ama bu çabalar halkın sanatçıya olan ilgisini hiçbir şekilde azatmaz ve hafifletmez. Aynı yıl, sanatçının bir başka plağını yayımlar Diskotür: ''Ayak Oyunları / Dost Olayı'' adlı plak da efsanenin sürmesine yardımcı olur. Bir yıl sonrada yani 1976  yılında üçüncü plak çıkar Diskotür'den: ''Birlik İçin Elele / Sevgilimin Derdi''... Diskotür'e verilen söz tutulmuştur artık.... Bir dolu kontratın içinden, dönemin en önemli fotoğrafılarından Cengiz Tünay'ın ısrarı ile Kent'i seçer Ali Rıza Binboğa. Günümüzde artım EMI'a dönüşmüş olan bu firma , ilk olarak bir 45'lik değil bir LP çıkartmak ister piyasaya. Ve ''Sen Ağlarken'' adlı albüm 1976 yılında çıkar. Düzenlemelerini Esin Engin'in yaptığı bu albümün kapağında; sanatçı, ''Bu plak, bir felsefenin müzikle anlatımıdır'' demektedir. Ama o gün için, bütün kapıların anahtarını cebinde taşımakta olan TRT Denetleme Kurulu'nun pek umrunda olmaz bu ve ''Senin Derdin Benim Derdim'' adlı şarkı dışında, albümün geri kalanına ''Yayımlanamaz'' mührünü basar. Fakat bu bile albümün halka açılmasını engellemez ve çok satılır. İlk Eurovision tercübemiz sonunculukla bittiği için 1976 ve 1977 yılında yarışmaya katılmayız. Ama 1978 yılında tekrar katılmaya karar verdiğimizde ortalık şenlenir. Nilüfer'in Grup Nazar adı ile katılıp birinci olduğu elemelere Ali Rıza Binboğa'da  ''Baharı Beklerim'' ile katılır ve finale kalır. Eurovision şartnamesi gereği, finale kalan şarkılar aynı zamanda TRT'nin Denetim Kurulu'ndan da geçmiş kabul ediliyor olmalarına rağmen, ''Baharı Beklerim'' adlşı şarkıya bu hak verilmez ve şarkının herhangi bir şarkı gibi denetimden geçeceği bildirilir sanatçıya. Şarkı denetime yollanır ve Denetim Kurulu, sanatçının karşısına o günlerin havasını herkese anlatabilecek bir soruyla çıkar: Burada beklenen ''bahar'' nasıl bir ''Bahar dır?'' Milliyetçi Cephe ve onun izinden giden her türlü kurum, herşeyin altında ille de bir ''orak ve çekiç'' arama ve bulma paranoyasını en üst noktaya getirmiştir artık.... Denetleme Kurulu'nun da burada sözü edilen ''Bahar''ın bir ''kızıl devrim'' olduğundan hiç kuşkusu yoktur.  Bu nedenle şarkı, Eurovision elemelerinde finale kalarak bu hakkı elde etmiş olmasına  rağmen ''yayımlanamaz'' damgasını yer ve ekranlardan uzak tutulur. Ama herzamanki gibi, şarkı ulaşması gereken insanlara ulaşır elbette. Bu şarkı aynı yıl, arka yüzüne 'İlk Öğretmen' konmuş olarak plak yapılır ve böylelikle, sanatçının Kent'ten ilk 45'liği  de çıkmış olur. ''Baharı Beklerim'' de çok sevilir ama, asıl fırtınayı ''İlk Öğretmen'' koparır. ''Öğretmen Öğretir A Be Ce'' dizesi herkesin diline yerleşir ve bu plak da hatırı sayılır bir miktar satar ve ''İlk Öğretmen'' adlı bir televizyon filmi yapılmasının yolunu açar.Tam bir yıl sonra da, bu sefer Esin Engin ve Şerif Yüzbaşıoğlu'nun düzenlemelerini yaptığı  ''Yaramaz Çocuk'' albümü çıkar. Bu albüm, Memleketin, 'muayyen günler'inin son sürat yaklaşıyor olmasına rağmen epeyce ilgi  görür ve aynı zamanda, Ali Rıza Binboğa ve Kent arasındaki işbirliğinin de son ürünü olur. Gözün gözü artık görebiliyor olduğu 1982 yılında da, yeni bir akıma uyar Binboğa, ve ogünlerde ''super 45'lik'' olarak tabir edilen (Şimdilerin maxi single'ı) bir formatta ''Türkiyemin Kızları'' nı çıkartır Öncü Plak'tan ... Bu şarkı da Denetleme Kurulu'nun bir başka kararı ve bir başka tarih gerekçesi ile ''yayımlanamaz'' damgasını yer. Şarkı ''Medeni Kanun'a aykırı'' diye red edilmiştir....tam bir kara mizah öreneği olan  bu gerekçe nedeni ile, TRT'nin ekranları ''Türkiye'min Kızları''na da kapanır. Hem denetleme kurulu'nun artık çok ağırlaşmış bulunan kararları, hemde arabeskin önlenemez tırmanışı nedeni ile bu ''super 45'lik'' in devamı gelmez. Artık yalnızca arabesk söylüyorsanız plağınız basılmaktadır. Buna direnmek amacı ile kurulmuş olan firmalardan biri olan ART, sanatçının ''Göçmen Kuşlar'' adlı albümünü yayımlar 1985 yılında. Ama henüz çok yeni olan bu firma, müzik dünyasında herzaman var olmuş bir dağıtım problemi ile karşılaşır ve bu  albüm pek fazla insana ulaşamaz. 80'li yılların sonunda Uzelli'den ''Paylaşmak Ne Güzel'' adlı albüm çıkar... LP dönemini kapatmış ama ne yazık ki henüz CD dönemini açmamış olduğumuz o tatsız dönemde çıkar bu albüm. O ara basılmış olan bir dolu albümde olduğu gibi, bu albümde yalnızca kaset olarak basılır.
 
ABC
90'lı yıllar ile birlikte Türk Popu'nda beklenen patlama nihayet gerçekleşir. Genç şarkıcılar ile birlikte ''eski tüfekler'' de bir bir dönmeye başlarlar... Ali Rıza Binboğa'da; ''Bağışla Türkiyem Geciktim'' sloganıyla piyasaya verilen ''Kardeşiz Biz'' albümünü yapar kendi hesabına.... Yılmadan yorulmadan; sevgi, barış ve kardeşlik şarkıları söylemeye devam etmektedir Ali Rıza Binboğa... Elinizdeki bu albüm de bunun bir belgesi. Bütün çabası, yalnızca daha iyi bir yarın ve daha aydınlık bir dünya istemek olmuş Ali Rıza Binboğa'nın; bu isteğinin son derece  içten ve yalın bir şekilde dile getirilmesinin bir sonucu bu şarkılar. Önümüzde yeni bir 'on iki' li bir tünel olup olmayacağından hiçbir zaman emin olamayacağız. Bu nedenle bu şarkılara kulak verin, bırakın kuşatsın sizi...
Tren karanlığa saplandığında bile gözleriniz görebilme gücü edinsin.

Naim Dilmener