BİYOGRAFİ

Hümeyra

Besteci, söz yazarı, şarkıcı... Sinema oyuncusu... Tiyatrocu... 45'likler, LP'ler, kaset ve diskler... Filmler, oyunlar, müzikaller...  Ülkemizin en “dört dörtlük!” sanatçısı...
Adı: Hümeyra... 
Ada Müzik; 45'lik ve LP'ler üzerinde kalakalmış Türk Popu'nun geçmişini CD üzerine aktarmaya karar verdiğinde, ilk düşündüğü isim oldu Hümeyra... 1968 yılında “Ölüm / Olmasa” ile başlamış olan yolculuk, bugün tam otuzuncu yılında... Diğer albümler yayınlandıkça, bir tür “Türk Pop Tarihi” olmaya doğru gidecek bu projenin ilk ismi olarak Hümeyra'dan daha iyi bir seçim olamazdı... 
 
GÜZEL NE GÜZEL OLMUŞSUN
Her zaman, her yerde söylenmiş olan bir hikaye ile başlayalım söze...
Genellikle bu tür hikayelerin doğru olmadığı; yazan da anlatanın, sanatçının geçmişine bir parça hayal, bir parça rüya katmaya gayret ettiği varsayılır. Ama bu hikaye doğru... Yıl 1968... Hümeyra, ülkemizin en önemli plak firmalarından Melodi' de çalışmaktadır. Melodi' de grafiker olarak çalışmakta ve plak kapağı yapmaktadır. Şirketten herkesin el ayak çektiğini düşündüğü bir akşam eline gitarını alır ve bestelerinden birini çalmaya başlar: “Güzelliğin On Para eEmez, Bu Bendeki Aşk Olmasa...” Masal bu ya, firmanın en önemli isimlerinden biri henüz çıkmamıştır, oradadır, Hümeyra'nın odasının kapısını açar ve “bu çalan kim” diye sorar Hümeyra' ya... Genç grafiker, biraz mahcup biraz da tedirgin “ben çalıyordum efendim” der ve birkaç soruyu müteakiben, yönetici bu şarkının derhal yarın plak yapılacağını söyler. Yüreği “hop” etmesine rağmen; Hümeyra, bunun pek de gerçekleşebileceğini düşünmez ve yöneticinin, firma çalışanlarından birine “moral” vermiş olduğunu düşünür. Ama öyle olmaz... Ertesi gün Hümeyra, kapısında firmanın bir başka çalışanı olan Ergin Bener'i bulur. “Ya, senin besten varmış, derhal plak yapılacakmış, doğru mu bu?” diye şaşkınlığını dile getirir Ergin Bener... İngiltere'de eğitim gördüğü günlerden beri beste yapan ve ancak okul arkadaşlarına bunları dinletmiş olan Hümeyra, Melodi' de bunlardan kimseye bahsetmemiştir... Sonunda Ergin Bener'e anlatmak zorunda kalır hepsini... Plak, müthiş bir hızla derhal hazırlanır ve piyasaya verilir... Ön yüzünde Karacaoğlan (ölüm), arka yüzünde Aşık Veysel'in (Olmasa) deyişleri olan 45'lik ortalığı tam anlamı ile birbirine katar ve o güne kadar ortalıkta olan kimselere benzemez bu genç kız ve kimselere benzemez bu şarkıları herkesi kendinden geçirir. Plak Türk Popu'nun ortasına tam bir bomba gibi düşmüş ve yepyeni bir pencerenin açılmasını sağlamıştır. Açılan bu yeni pencereye bir isim bulunması ise herkesi zorlar. Çünkü bugün genel olarak “Türk Popu” diye adlandırdığımız bu müziğe bir isim bulunması konusunda her kafadan bir ses çıkmaktadır... “Hafif Batı Müziği”, “Hafif Türk Müziği” ya da “Aranjman”... Ama Hümeyra'nın yaptığı müziği, kimse bu formüllerden birine oturtamaz ve sanatçı, en çok bu soru ile karşılaşır: “Ne tür müzik yapıyorsunuz?.. “Genç şarkıcı, “İçimden geldiği gibi müzik yapıyorum” gibi “naif” bir cevap ile göğüsler bu soruları ve bu “dipten gelen dalga”; o güne kadar yalnızca Türkülerimizin aranje edilmesi ile ilerlemeye çalışan “Anadolu Pop” akımının önünde yepyeni bir yol açmış olur. Bu yoldan, başta Fikret Kızılok olmak üzere neredeyse herkes geçmeye başlar. Melodi, uzun bir zaman, Hümeyra ile ilgili olarak, basına hiçbir bilgi vermedi. Yalnızca, o unutulmaz “yeşili-turunculu” plak kapağı vardı hepimizin elinde... Elinde gitarı ile Hümeyra... Ama plak satışları yüzbinleri geçince, herkesin ilgi ve merakı, “kim bu kız ya” sorgu sualleri dayanılmaz bir hal aldı ve Hümeyra gazete ve dergilerde görünerek merakımızı giderdi... İlk önemli röportajlarından biri, dönemin en önemli müzik dergilerinden olan “Diskotek”te yayınlandı. 16 Aralık 1969 tarihli Diskotek' in 11.sayısı, bize bu genç şarkıcı ile ilgili olarak epeyce bilgi getirmişti... “Bir şarkıcı çıktı müzik dünyamızda. “Olmasa” dedi, “Ölüm” dedi gitarı ile... Beğenildi, takdir edildi. Hümeyra kısa zamanda büyük bir isim oldu. Geçtiğimiz haftalarda, bu ozanımız ikinci plağını yaptı. “Kördüğüm” tanınmış bir şairin bir şiirinin Arif Mardin tarafından düzenlenmesi. Bir türkünün bütünü, kördüğüm olup kalmış Hümeyra'nın boğazında... Sonra ses olup, müzik olup çıkıvermiş “Kördüğüm” dudaklarından... Yazarın; çok farklı, çok değişik bir şarkıcı ile ilgili bir yazı yazıyor olması nedeni ile, kendini yapmak durumunda hissettiği ‘metafor'ları bir kalemde aşıp yazıya devam ettiğimizde de, Hümeyra'nın hepimiz gibi bir ‘insan' olduğunu görüp sevinç duymuştuk. ''Caz ve Bach sevdikleri. Operadan hoşlanmayan sanatçımız, içki içmiyor ama sigarayı bırakamıyor. Çikolata, pasta, şekerleme ve menekşe sevdikleri. Buna bir de portakal suyu eklemek gerek.”
68'lerin ‘telaşlı' gazetecisi; operayı-üstelik Hümeyra operaya bayılıyorken ve içkiyi aynı cümleye sığdırmayı becermişti ama, yine de bize Hümeyra ile ilgili ‘birinci el' den bilgi aktarmıştı... İkinci plak çıkmıştı sözgelimi...
 
ÖYLE UZAK Kİ YERİM, UZAKLARI AŞIYOR
İlk plağın eşi benzeri görülmemiş başarısı üstüne, Hümeyra ikinci plağını kendisi çıkartmak ister. Ergin Bener ile birlikte Melodi'den ayrılır ve kendi firmalarını kurarlar. Oldukça kalıcı olacak ve çok güzel plaklar yayınlayacak olan Yonca Plak... Yonca'nın ilk plağı “Kördüğüm” olur... Plağın “A” yüzünde “Kördüğüm” vardır. Z. Emirhanoğlu adlı genç bir şairimizin şiirini bestelemiştir Hümeyra... Arka yüzde de, Hümeyra'nın her zamanki gözdesi Aşık Veysel'in “Yol” u yer alır. Bu ikinci plağın başarısı, birincisini bile gölgede bırakır. Plak çok satar... Ama Hümeyra kendisini, başı sonu olmayan bir bilmecenin içinde bulur... “Kördüğüm” şiiri, plakta belirtildiği gibi Z. Emirhanoğlu'na değil, Şevket Rado'ya aittir. Senindi, benimdi, biliyordum, bilmiyordum tartışmaları epeyce sürer ve sonuçta, şiirin Şevket Rado'ya ait olduğu tescil edilir... Yıllar, yıllar sonra Hümeyra, EMI'dan çıkacak ilk albümünde, bir bölümüne yer verdiği “Kördüğüm” ile ilgili bilgileri sıralarken bu hatayı düzeltir ve şiirin Şevket Rado'ya ait olduğunu belirtir. Ama bu ‘davetsiz misafir' tartışmalar Kördüğüm'ün ününü gölgelemez ve şarkı yurdun dört bir yanına ulaşır, dinlenir durur... Hümeyra, bir yandan üçüncü plağını hazırlamaya çalışırken, bir yandan da 'yapımcı' olarak çalışır kendi firmasında... Nesrin Sipahi'nin emsalsiz 'Kara Mehmet'i ile Mazhar-Fuat'ın 'Türküz Türkü Çağırırız' plaklarına yapımcı olarak imza atar. Bir süre sonra da kendi plağını sürer piyasaya. Önlü arkalı Karacaoğlan deyişlerinin yer aldığı 'Dilber / Perişan' plağı da ne Yonca'yı, ne de Hümeyra'yı yanıltır ve çok sevilir... Hepimiz 'Alagözlü Benli Dilber, Koma Beni El Yerine' diye birilerinin peşine düşer, ya da bu şarkıyı söyleyebilecek bir sevgilinin hayalini kurar dururuz. Biz, bir 'Dilber' uğruna yanıp kavruluyor, ya da yalnızca hayal etmek ile yetiniyorken, Hümeyra bir 'Hayal' i ‘gerçek' yapmak için yollara düşer ve Paris' e gider...
Yıl 1970... Philips, Hümeyra nın Türkiye'deki uçsuz bucaksız popülerliğinden ve elbette sattığı plak miktarından oldukça etkilenmiştir ve sanatçımızın önüne bir kontrat koyar...
 
‘JE SAIS QUE TU SAIS' DİLBER
Hümeyra kontratı imzalar ve Paris'e yerleşir. Tülay German ve Erdem Buri, bütün Paris'e giden sanatçılarımıza yaptıkları gibi Hümeyra'ya da yardımcı olurlar ve plağın çalışmaları başlar. Plak için ‘Dilber' ile ‘Olmasa' seçilir... Fransız söz yazarı, Aşık Veysel ve Karacaoğlan'ın anlattıklarına bir türlü nüfuz edemez ve her seferinde Hümeyra'nın önüne 'kuşlu, çiçekli, böcekli' sözlerle gelir. Plağın hazırlığı uzadıkça uzar ve Paris'teki 'pahalı hayat' ı karşılayabilmek için Hümeyra, arada bir Türkiye'ye gelir, sahnelerden para toplamaya çalışır.
1969 yılında, 'Şadırvan' da yaptığı sahne çalışmasından dolayı zaten kulüplere, gazinolara yabancı değildir. Bu gidip gelişlerde de; Emel Sayın'ın astsolistliğinde Villa Zarif'te, Gönül Yazar ve bir süre sonra da Sevim Çağlayan'ın astsolistliğinde de ‘Bebek Belediye'de sahneye çıkar. Ama Paris'e bu bile yetmaz ve Hümeyra temelli dönmeye karar verir İstanbul'a... Ön yüzünde ‘Ja Saıs Que Tu Saıs' (Dilber) ve arka yüzünde 'll viendra Celui Que J'aime' (Olmasa) in oldu plağın çalışmaları bitmek üzeredir ama Hümeyra'nın da takati kalmamıştır ve kararını verir. Sanatçının dönüşü ile birlikte; sanatçının yokluğundan dolayı tanıtım işini gereği gibi yapamayacağını düşünen Philips, plağı piyasaya vermekten vazgeçer. Türk Popu adına, en ilginç plaklardan sayılabilecek bu plak, günümüzde yalnızca birkaç koleksiyoncuda bulunuyor. O da, Hümeyra'nın 'eşe dosta veririm' diye Paris dönüşünde yanında getirdiği bir kaç nüshadan ibaret...
 
ADIM KADIN
Paris'ten memlekete gidip gelişler sırasında, Hümeyra iki plak daha yapmıştır. 'Güzel Ne Güzel Olmuşsun / Bana Kara Diyen Dilber' ve 'Yalan Dünya / Ceylan' adlı bu plaklar; artık sayıları yüz binleri bulmuş olan Hümeyra hayranları tarafından derhal 'baş tacı' yapılır. Zaten yere göğe konamayan Hümeyra, Kalplerdeki yerini daha da sağlamlaştırmış olur. Özellikle Hümeyra'nın yıllar sonra 'Beyhude' albümünde tekrar döneceği Talibi'nin bir deyişi olan 'Yalan Dünya' çok güzeldir ve hepimizin pikaplarında aylarca döner durur. Hümeyra'nın Paris' ten dönüşünün üzerinden çok geçmemişken yeni bir 45'lik daha çıkar. Ergin Bener'in yapımcısı olduğu 'Adım Kadın / Ben Sana Mecburum' yayınlanır 1972 yılında. Türk Popu'nda ender rastlanan 'feminist' söylemli bu gerçekten can yakıcı şarkı, Hümeyra'nın türlü çeşitli başarılarla dolu olan geçmişinin en önemli plaklarından biridir... Bu şarkı aylarca radyolarda çalınır durur. Bu plaktan sonra Yonca'dan son bir 45'lik çıkar... Ergin Bener'in; Hümeyra, Bora Ayanoğlu, Esin Engin ve Ali Kocatepe'yi bir araya getirmiştir bu son plakta. 'A' yüzünde Ali Kocatepe'nin 'Akdeniz Şarkısı', 'B' yüzünde de Bora Ayanoğlu'nun 'Kendini Mutlu Hisset' adlı bestelerinin bulunduğu bu plak, dört önemli müzisyeni ilk defa bir araya getirmek gibi Türk Popu'nun alışık olmadığı bir fikir nedeni ile oldukça ilgi çeker...
 
ŞÜKÜR VERDİKLERİNE
Şarkıcılığa başlamış olduğu 1968 yılından beri ilk defa, koca bir yılı, 1973 yılını, hiçbir şey yapmadan geçirir Hümeyra... Bunu nedeni de Hümeyra'nın bebek bekliyor olmasıdır. Başta Hey dergisi olmak üzere, bütün dergi ve gazeteler bu haberi herkese duyurur. 1974 yılında, kendi firmasını kurmuş olan Ali Kocatepe'den teklif gelir ve 1 Numaradan 'Yiğit / Yardan Haber Yok' adlı plak çıkar... Bu plak için Ali Kocatepe hiçbir şeyi şansa bırakmamıştır. Ön yüzde yer alan Yusuf Kaya'nın bestesi 'Yiğit' i ve arka yüzde yer alan Cahit Berkay-Cem Karaca ortak çalışması 'Yardan Haber Yok (Bu Nasıl Dünya) yı Atilla Özdemiroğlu düzenlemiştir, yapımcı da Ali Kocatepe'nin bizzat kendisidir. Bu plak da çok sevilir ve Hümeyra hayranlarının, şartlar ne olursa olsun ondan asla vazgeçemeyeceğinin bir başka işareti olur... Ama bunun en büyük nedeni, Hümeyra'nın hayranlarını hep düşünmesi ve kollanmasıdır... Hümeyra; iki yıl Paris'e de yerleşse, evinde oturup bebeğni de doğursa eninde sonunda geri dönmekte ve kendisini sevenleri etkilemeye, hayatlarını 'bayram yeri' ne çevirmeye devam etmektedir... Tam bir yıl sonra, 1975 yılında ise, tam anlamı ile kıyamet kopar... 'Sessiz Gemi' suya indirilmiştir çünkü...
 
DÖNEN YOK SEFERİNDEN
1975 yılında, Türk Popu'nun 'işbilir' yapımcılarından Yeşil Giresunlu, Hümeyra'nın önüne bir proje ile çıkar gelir. Yahya Kemal Beyatlı'nın ünlüler ünlüsü 'Sessiz Gemi' sini bir yabancı parçaya uyarlamıştır ve Hümeyra'nın söylemesini istemektedir Yeşil Giresunlu... Hümeyra düşüneceğini söyler, ölçüp biçmeye çalışır... Çünkü ilk defa bir 'yabancı şarkı' söyleyecektir. O güne kadar; kendisinin ya da başkasının, yalnızca Türk bestelerini söylemiş olan Hümeyra'yı bu yabancı şarkı işi biraz zorlar ve kararsız bırakır. Ama şiirin 'kapı' gibi bir Türk şiiri olması kararını vermesine sebep olur ve plağı yapmayı kabul eder, böylelikle de EMI'ya transfer olmuş olur... Hümeyra; 'Sessiz Gemi' nin uyarlaması ile bizzat kendisi uğraşır ve bu çok önemli şiirin 'şarkı' haline gelirken bir şey kaybetmemesi için günlerce çaba harcar... Sonuçta iş bitip, plak piyasaya verildiğinde yer yerinden oynar ve 'hece'lerle boğulmuş bütün gecelerin yorgunluğu, yerini keyifli günlere bırakır. Hümeyra ve Yeşil Giresunlu, gerçekten çok başarılı bir iş çıkarmış ve ünlü şiir şanına uygun olarak, bölünmeden biçilmeden, heceleri tersyüz edilip bozulmadan aktarılabilmiştir bir şarkıya... Memleketin her tarafı bu şarkı ile yıkılıp inliyorken, EMI ve Yeşil Giresunlu işi sıkı tutar, bu dalgayı kaçırmak istemez ve plaklar arka arkaya çıkar. 1975 yılında iki 45'lik daha yayımlanır... 'Dönülmez Bir Yoldayım / Ey Sevgili Sevgilim' ve 'Otuz Beş Yaş / Susun Susun Ağlayacağım'... Bu ikinci plakta, Yeşil Giresunlu, 'Sessiz Gemi' formülünü tekrar etmek istemiş ve bu sefer de Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirini bir yabancı şarkıya uyarlamıştı... 1976 yılında, Hümeyra'nın ilk defa, biraz hoppa bir 45'liği çıkar. Ön yüzünde Ülkü Aker'in yabancı bir şarkı üzerine yazdığı sözlerden oluşan 'Onu Bana Sakla', arka yüzde de Şükufe Bigat' ın sözlerinin yabancı bir şarkıya uyarlaması olan 'Sus Duymasın' dan oluşan bir plak... Ama daha çok 'A' yüzünde yer alan ve düzenlemesini Noray Demirci'nin yaptığı şarkıdan dolayı biraz 'hoppa' olarak nitelemeyi hak eden bir plak. Doğrusunu söylemek gerekirse, Yeşil Giresunlu hep daha 'ticari' olana meyillidir oldum olası ve bu kural Hümeyra ile çalışırken de bozulmaz. Hümeyra, kimi zaman sevdiği bir şarkıyı 'B' yüzüne olsun koyabilmek, kimi zaman da 'ticari' bir plağın ardından kendi istediği gibi bir plağı yapabilmek için bu şarkıları söylemeyi kabul eder... Ama Hümeyra hayranları, bu şarkılarla da yaşamlarını sarıp sarmalamayı bilirler... 'Olmasa' ile, 'Kördüğüm' ile 'Sessiz Gemi' ile hüzne boğulan hayranlar, 'Onu Bana Sakla' ve sonra gelecek olan 'Benim Derdim Seninle' adlı şarkılarla dans eder, eğlenir ve keyifli gecelere doğru yol alıp dururlar. 1977 yılına geldiğimizde ise Hümeyra'nın nihayet bir albümü olacaktır...
 
BİR YER VAR BİLİYORUM
Tam on yıl sonra bir albümü olur Hümeyra'nın. O kadar çok plak satmış, ünü bütün ülkeye yayılmış bir şarkıcının o güne kadar bir albümünün çıkmamış olması biraz tuhaf elbette... Ama Türk Popu zaten bir tuhaflıklar toplamından oluşmuş değil midir? EMI 1977 yılında, nihayet 'Anlatamıyorum' adını verdiği bu ilk albümü yayımlar... Üstelik paraya da kıyılan müthiş bir kapakla... Türk Popu'nda çok az denenmiş 'dörtlü' kapakla çıkar plak piyasaya... 'Onu Bana Sakla' hariç, bütün 45'likler, önlü arkalı bu albümde yer alır. Kimbilir; belki de Hümeyra, o şarkıyı, yalnızca 45'lik üzerinde kalması ve albüme girmemesi şartı ile yapmıştır... Plağın en göz alıcı şarkısı, 'B' yüzünün açılış şarkısı olan 'Anlatamıyorum' dur... Sıra Orhan Veli' ye gelmiştir artık Orhan Veli'nin bu şiirini Onno Tunç besteler bu sefer... 'Dilber', ‘Olmasa', 'Ölüm' ve 'Kördüğüm' den birer bölüm de 're-make' edilmiş olarak yer alır. Albüm beklenen ilgiyi görür elbette ve Hümeyra, EMI ile yola devam eder. 'Nen ne ne, bunlardan bana ne' nakaratlı 'Benim Derdim Seninle' ve ‘Bundan İyisi Can Sağlığı' adlı 45' lik yayınlanır aynı yıl... Bir yıl sonra da, Cenk Taşkan-Mehmet Teoman imzalı 'Seni Bırakamam / Yüzüm Yağmurda'... Bu plak, Hümeyra-EMI beraberliğinin son 45' lik olur ve Hümeyra, kendi firmasını kurmuş olan Yeşil Giresunlu'nun 'Balet'ine geçer... 1980 yılında 'Do Do Do Do Si Re Re' çıkar ve bu şarkı, 'Onu Bana Sakla'nın 'hoppa'lık rekorunu kırar... Plağın 'B' yüzünde ise, besbelli sıkı bir pazarlık sonucu, Özdemir Erdoğan' ın unutulmaz şarkısı 'Sevdim Seni Bir Kere' yer almıştır. Bir yandan da 'Do Do...' ile oynar, coşar dururken, bir yandan da 'Sevdim Seni' ile hüzünlere boğuluruz. Çünkü gerçekten Hümeyra'nın benzersiz sesi ve yorumu, bu eşsiz şarkıya çok fazla şey katmış ve bambaşka yapmıştır. Bir yıl sonra Hümeyra, son 45'liğini yapar... 'Aşk Kapıyı Çalınca / Bir Damla Yaş'... Melih Kibar-Bora Ayanoğlu imzalı 'A' yüzü, aslında 'Selam Meloş' müzikali için yapılmış bir şarkıdır ve Hümeyra bu şarkıyı günlerce Şan Tiyatrosu'nda söylemiştir... Herkesi derin bir şekilde etkilemiş bu şarkının plak olması hepimizi heyecanlandırır ve 'Terzi Kadın'ın şarkısı evimizde yankılanır artık...
 
TUTKULARDAN İNTİHAR
'Aşk Kapıyı Çalınca', Hümeyra'nın son 45'liği olur... Bunun türlü çeşitli nedenleri vardır ve bunlardan hiçbiri doğrudan doğruya Hümeyra ile ilgili değildir. Bir kere 45'liklerin sonu geldi, gelmek üzeredir... Arabeskin tırmanışı en üst noktaya ulaşmış ve en tepeye yerleşerek başka tür müziğe 'geçit yok' demeye başlamıştır. Üstüne üstlük; 12 Eylül günleri, kimsede aşkın kapıyı çalıp çalmayacağını önemseyecek bir hal bırakmamış, 'bir damla yaş' ne demek, yaşlar oluk oluk akmaya başlamıştır... Hümeyra da, bir süre için müziği bir kenara bırakır, sinemaya ve müzikallere verir kendini. 12 Eylül; 'gülün oynayın eğlenin coşun ama başka şey yaptığınızı duyarsam bozuşuruz' diye haber salmıştır dört bir yana... Hepimiz, Şan Tiyatrosu'nun önünde kuyruğa gireriz... Egemen Bostancı ve Haldun Dormen bize 'ne ciciler' hazırlamış, bir bakmaya gideriz. Bu müzikal bolluğundan Hümeyra'ya 'Selam Meloş' ve 'Sait Hop Sait' düşer... Her iki oyun da, Hümeyra açısından bir dönüm noktası olur. Kendisini bu şekilde de sınamıştır ve sonuç mükemmeldir. Bir süre sonra, öteden beri hayali kurulup durulmuş sinemanın da kapıları açılır ve Hümeyra bir düşünü daha gerçekleştirir... 'Talihli Amele', 'Kırık Bir Aşk Hikayesi' ve 'Asiye Nasıl Kurtulur' filmlerinde rol alur... Tamamı da Türk Sineması' nın yüz akı sayılabilecek filmleri bunlar. Özellikle Selim İleri'nin senaryosunu yazdığı 'Kırık Bir Aşk Hikayesi'... Bu yürek burkucu film, eleştirmenler tarafından Türk Sineması'nın en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilir... Hümeyra, sinemayı da başarmıştır... Hem de öyle böyle değil, kırk yıllık oyunculara taş çıkartarak... 1984 yılında ikinci albüm çıkar: 'Benim Şarkılarım'... Tam dört yıl ara verilen müziğe muhteşem bir dönüş yapılmıştır... Albümde yer alan şarkıların büyük bir bölümü Hümeyra tarafından bestelenmiştir. Belli ki, müziği hiç bırakmamıştır Hümeyra. Müzikaller, oyunlar, filmler arasında koşturup dururken çalışmış da çalışmış Hümeyra... Biz onu müziğe boş verdi zannederken; O Nazım Hikmet, Refik Durbaş, Aziz Nesin'in dizelerini, Aşık Veysel ve Karacaoğlan'ın deyişlerini usul usul biriktiriyormuş... Albüm, 'sınırlı sayıda' basılır ve bittiğinde baskısı yenilenmez. Bu albüm bugün, yalnızca çok şanslı bin kadar insanda var... Muhtemelen her biri kendini 'en sıkı' Hümeyra hayranı addeden bin kadar insan...
 
İÇİNDEN TRAMVAY GEÇEN ŞARKI
Hümeyra, 1985 ve 86 yıllarını Ferhan Şensoy'un 'Küçük Sahne'sinde geçirdi. Artık oyunculuğa iyice ısınmıştı ve 'İçinden Tramvay Geçen Şarkı' herkese büyük keyif veren bir oyun olur. O sıralarda Sarp Plak ile anlaşır ve bir 'dönüş' albümü yapar: 'Yıllar Sonra'... Yıllar sonra keyifli ve zengin bir dönüş yapabilme niyeti ile hazırlanmış bu albüm; yapımcı firmanın albümü doğru dürüst pazarlayamaması nedeni ile herkese ulaşamadı... Ama Hümeyra'nın 'yıllar sonra' dönüşü yine herkesi derinden etkiledi, hepimiz bu şarkılarla yatıp kalkmaya başladık... Bir süre sonra aynı firmadan 'Tutkulardan İntihar' çıktı ve özellikle albüme adını veren şarkı nedeni ile çok fazla sevildi. 'Tutkulardan İntihar', Türk Popu'ndaki ilk 'rap' havalı şarkı olma özelliğine sahip...
 
YILLAR SONRA ANLADIK Kİ NASIL SEVMİŞİZ SENİ
Hümeyra 90' lı yılların tamamını tiyatroya hasrederek geçirdi neredeyse... Şehir Tiyatroları'nda epeyce oyunda rol aldı... 1997 yılına kadar böyle sürdü ve bu tam bu yıl, Hümeyra 'Beyhude' ile çıka geldi. Albümü herkes bağrına basmakta kusur etmedi... Eleştirmenler, yazarlar çizerler, gazeteciler hepsi birden düştü Hümeyra'nın peşine... Bu albümdeki şarkıların birinde, Mehmet Teoman'ın sözlerini yazdığı 'Canım Yanıyor' da; 'Yıllar Yıllar Sonra Anladım ki Nasıl Sevmişim Seni' diyordu Hümeyra... Hayranları da aynı şeyi söylüyordu. Özlenmiş, hem de çok özlenmişti Hümeyra... Ada'dan çıkan bu albüm için, Türk Popu'nun en önemli isimleri toplanmıştı Hümeyra'nın etrafında... Vedat Sakman, Mehmet Teoman, Mustafa Süder, İlyas Mirzayev, Doruk Onatkut... SanArt ve Nihat Odabaşı da mükemmel bir kapak ve tasarım yaparak son noktayı koymuştu... Ülkemizin bu 'dört dörtlük' sanatçısına yakışır insanlarla yapılmış bu mükemmel albüm, aynı zamanda Hümeyra-Ada Müzik işbirliğinin da başlangıcı oldu.
Ada Müzik. Şimdi de Hümeyra'nın 'En İyileri'ni getiriyor önünüze... Şarkıların tamamına yakını ilk defa CD üzerinde yer alıyor... Tamamı 'Orijinal Versiyon'... Çok sevdiğiniz, ezbere bildiğiniz ya da bir şekilde hiç duymamış olduğunuz epeyce şarkı... Bir kısmını yeniden hemen bağrınıza basacaksınız. Bir kısmı ise yeniden keşfedilmeyi bekliyor. 45'likler üzerinde epey bir zaman 'bugün'ü beklediler. Yeniden keşfedilecek, yeniden dillere dolanacaklar... 'Söz' ün bittiği yerde 'onlar' devreye girecek, 'onlar'ın aracılığı ile ileteceğiz duygularımızı ulaşmasını istediğimiz yerlere... Belki bu diski birilerine hediye edecek, ondan sonra da telefon, faks ya da bilgisayarımızın başında oturup 'bir haber' bekleyeceğiz...  Otuz yıllık bir toplam artık elimizin altında.
Yıllar yıllar sonra anlayacağız ki, biz deliler gibi sevmişiz O’nu ...

Naim Dilmener